İnsan sürgünde olduğu için konuşarak kendine gelir.
Yalnız kalan insanların veya karanlıkta dışarı çıkan çocukların sanki biriyle konuşuyor gibi konuşmaları bu yüzdendir.
Konuşma kavuşmak içindir.
...
Kendini anlamaya çalışan insanın yolu mutlaka dile düşüyor. Konuşmak, hitap ve muhataplık insanın alamet-i farikasıdır.
Evet, kainat insan ile dile gelir. İnsan dil ile kainat olur.
Konuşma, ifade ve tefekkür, insan ruhunun teneffüs şeklidir. Bedenin nasıl oksijene ihtiyacı varsa, ruhun da konuşmaya, tefekkür ve teşekküre ihtiyacı vardır.
Düşünmek, düşünceyi ifade etmek insanın en temel özelliğidir. Heidegger der ki tefekkür, bir nevi teşekkür’dür.
Yani Fikir etmek de bir nevi Şükür etmektir.
...
İnsaniyetin cevherinin açığa çıkması için düşünce ve ifade hürriyetinin varlığı şarttır.
Düşünce ve inancından dolayı hiç kimse mağdur edilemez.
Düşünce ve inanç insanın Allah’a olan borcudur.
Allah’tan başka kimse tahsil edemez. Kendini tahsilat çetesi gibi görenler ise hayduttur.
Buna halifeler ve Müslüman devletler de dahildir.
Çoğulculuk insanın kainat ile muhatap olmasının, Allah’ın hitap ettiği varlık olmasının sonucudur. Herkes kendi makinesinin zaviyesinden, hakikatin bir fotoğrafını çekiyor. Fotoğrafların aynı olmaması insanların bir tek insan olmamasının hem sonucu hem de gereğidir. İnsanların farklı farklı olması, Allah’ın esmasının (güzel isimlerinin) tecellisinin gereğidir.
(Mücahit Bilici´nin makalesinden derlenmiştir)