Dünyanın en güzel lokantasında hayatınızda en çok sevdiğiniz insanlarla oturmuşsunuz.
Kimsenin 15 dakikadan fazla birlikte sohbet etmeye konsantrasyonu kalmamış durumda.
Önce masadan birinin eli çaktırmadan telefonuna gidiyor. Instagram hesabını açıp sizi dinlerken göz ucu ile telefonun ekranına bakmaya sağ parmak ile diğer hesaplarda gezmeye başlıyor.
Ara sıra dayanamayıp tıkır tıkır masanın altından bir fotoğrafa yorum yazıyor.
Siz son derece ciddi bir şey anlatırken karşınızdaki Instagram yorumuna gelen hiç tanımadığı birinin yorumu karşısında kıkır kıkır gülüyor!
İşin tuhafı kimseye artık bu durum tuhaf, ayıp ve abartılı gelmiyor. Tam tersi tüm sohbetlerde her yarım saatte bir akıllı telefon arası veriliyor.
Herkesin gözü telefonlarında, aklı hiç tanımadığı ve tanımayacağı insanların kendileri hakkındaki sanal dünya yorumlarında ne dediklerinde.
Aileler evlerinde eskiden televizyon karşısında ’mum&rsrsquo; olurdu, şimdi bir de ikinci ekranlar çıktı.
Gözler televizyonda eller ikinci ekranın tuşlarında. Ekranda görülen komik sahneler sosyal medyaya yazılıyor, Twitter’da geyik muhabbetleri döndürülüyor.
Mesela yıllardır görüşmediğiniz bir arkadaşınızla karşılaşmışsınız, ayaküstü sohbet ediyorsunuz, birkaç dakika sonra hop eli cebine gidiyor.
Sizi dinleyip ’hı hı’ diye başını sallarken cebinden telefonunu çıkartıp sağ başparmağı ile sosyal medyayı yoklamaya başlıyor. İçinizden okkalı bir tokat yapıştırıp arkanızı dönüp gitmek geçiyor.
Duruyorsunuz. Normal karşılıyorsunuz.
Yemeğe giden aileler çocuklarını susturmak için ellerine bir tableti tutuşturuyorlar.
Tam bir aile mutluluğu tablosu!
Masada annelerin babaların gözleri cep telefonlarında, çocuklar tablet dünyasında. Kaybolup gitmişler.
Kafalar bir dünya…
(Cüneyt Özdemir´in makalesinden alınmıştır)