Youtube Google+ Instagram Twitter Facebook

Mazlumun Sığınağı Hukuktur.

 Günümüz itibariyle, "şiddet kullanma tekeli"nin "devlet"te olduğu bir yeryüzü gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Toplumu koruduğu varsayımından hareketle, bugün için devletin zor kullanması doğal karşılanmaktadır; meğer ki, hukuk içinde kalıyor olsun!
Ne zaman ki, bu maksatlarla düzenlenmiş hukuk kurallarını çiğner ya da dışına çıkarsa, işte o zaman artık meşru bir güç kullanma hak ve tekelinden değil, bizatihi devletin yürüttüğü "devlet terörü"den ve bunu eyleyen siyasal yönetici ve görevliler bakımından da, işlemiş oldukları bir "terör suçu"ndan söz edebiliriz.

Demokrasilerde, "hukukun üstünlüğü" çağrılarının temelinde bu harç vardır.
Tarih boyunca hukuka yönelik vurgu, sanılanın aksine, bireyden ziyade devleti zapturapta alma gayretleri adına yapılagelmiştir.

Ne ki, siyasal mücadelesini devletle savaşarak yürüten PKK gibi silahlı örgütler bile, bu durumda dahi şiddete başvurma konusunda bir hak kesp etmezler.

Zemin, her halükarda hukuk zemini olmak zorundadır.
Hukuku çiğnediğinde devlete söylemediğimizi bırakmıyorsak, PKK’ya haydi haydi bırakamayız.

Eğer PKK’ya sempati duyanlar, "o bir terör örgütü değildir, Kürt halkının kurtuluş savaşını veriyor" diyorlarsa; bu anlayışa o "hukuk zemini"nde artık yer yok demektir.

Bireylerin birbirlerine karşı işledikleri suçlarda, nasıl ki "ihkakıhak" ilkel bir hak arama yöntemi olarak modernliğin gerisinde kalmışsa; toplumsal hakların siyasal mücadelesi için silaha sarılmak da artık günümüz uygarlığının gerisinde kalmıştır.

Bunu önermenin yahut meşru görmenin yeri, artık hukuk zemini değildir.
Savaş zeminidir.
Birine hukuk içinde kal deyip, diğerinin silahlı savaşına yol vermek, çelişkidir, tutarsızlıktır.
Mazlumun silahı, günümüzde hukuktur.
Kürtlerin hakları da, Kürtlüklerinden değil, insan olmalarından giderek savunulmalı ve aranmalıdır.

Eğer toplumsal sorunlara ırk ya da inanç pencerelerinden bakarak çözüm aranırsa, olaylar Kürt yahut din milliyetçilikleri temelinde gelişir ve toplumu ayrıştırmaya başlarlar.

Bu durumda, devletin resmî milliyetçiliğini ve terörünü eleştirmek de zorlaşır.

O yüzdendir ki insanları sevmek için, ırkından yahut Yaradan’dan ötürü değil, hiçbir var olma şartına bağlı kalmaksızın salt "insan olmak"tan gelmesi yeterli sayılmalıdır.

İnsan olmaktan gelmek, bütün diğer hak etme gerekçelerinden daha üstündür ve daha farklı sonuçlar doğurur.

 

Bu makale 24-02-2016 tarihinden bu yana 1623 defa okunmuştur.