Bir okur arkadaşımızın önerisi ile okuduğumuz ve doğrusu çok keyif aldığımız bir roman oldu. Öykü oldukça farklı bir ortamda, teknede geçmekte. İki hafta sürmesi planlanan ancak kahramanlarımızın tembellikleri sayesinde kısa sürede biten tekne ile nehir gezisi çok zengin olaylarla dolu. Tercih edenlerinde keyif alarak okuyacaklarına inanıyoruz.
Kitaptan:
**** Hayat böyledir işte; kendi kaderiniz üzerinde bahçeden toplanıp fırında pişirilen sebzeler kadar bile söz hakkınız yoktur.
**** Zaten bana hep üzerime düşenden daha fazla iş yapıyormuşum gibi gelir. Çalışmaya üşendiğimden değil, severim çalışmayı. Çalışan insanlara da oldum olası hep hayranlık duymuşumdur. Onları hiç sıkılmadan saatlerce seyredebilirim. Ayrıca benim için işe doymak diye bir şey söz konusu değildir, çünkü hayattaki en büyük tutkum, aldığım işleri biriktirmektir. Ne kadar geniş bir koleksiyonum oluğunu görseniz şaşarsınız. Çalışma odam tavnlara kadar biriktirdiğim işlerle doludur.
**** Neden bilmem ben uyandıktan sonra karşımda horul horul uyuyan birini gördüm mü cinlerim tepeme çıkar. Şu kısacık ömrünün paha biçilmez saatlerini asla geri gelmeyecek olan değerli anları hayvanlar gibi uyuyarak geçirmesi bana büyük bir suç gibi gelir.
Arka Kapaktan:
Bu kitabın esas güzelliği ne edebi üslubunda, ne de faydalı bilgiler içermesinde. Onu bu kadar güzel kılan yan, alabildiğine dürüst oluşu. Bu sayfalarda gerçekten de yaşanmış olaylar anlatılıyor. Yazarın tek yaptığı bu olayları biraz daha renklendirerek katkıda bulunmak; ... George, Harris ve Montmorency şiirsel varlıklar değil etten kemikten canlılar (özellikle de yaklaşık seksen kiloluk cüssesiyle George). Bu kitaptan çok daha derin düşünceler ortaya koyan, insan doğasına dair çok daha kapsamlı tahliller içeren başka eserler de vardır mutlaka; ... ümitsizlik derecesinde, iflah olmaz bir dürüstlük söz konusuysa, henüz bu kitabı geride bırakacak başka bir esere rastlamadım.Londra, Ağustos 1889, basımındanTeknede Üç Adam: Hayat zaten kendiliğinden gülünçtür...