GÖR BENİ - Azra Kohen / Roman
Yazarın önceki romanlarını okumuş olanların yine ellerinden bırakmadan okuyacaklarını düşünüyoruz. Bu sefer biraz değişik bir kurgu ile farklı tarihler arasında götürüp getirmekte okurunu.
Ancak iki ciddi hata göze çarpmakta. Öykü 1924 yılında 150 kişinin sürgüne gönderilmesi olayı ile ilişkili olarak başlayıp, ilerlemekte ve 1930 yılında Menemen´de asteğmen Kubilay´ın şehit edilmesi ile sonlanmaya başlamakta. Ancak kahramanlardan biri Atatürk hakkında konuşurken ona Mustafa Kemal ismi ile hitap etmenin saygısızlık olduğunu ifade etmekte. Halbuki Atatürk soyadı 1934 yılında verilmişti. Bir diğer hata da kahramanımız piyano çalmayı köy enstitüsünde öğrendiğini anlatmakta. Köy enstitüleri 1940´da aktif olarak faaliyete geçmişti. Bu iki kronolojik hata gözümüze çarptı ve oldukça ciddi hatalar olduğu kanaatindeyiz. Kahramanlardan birinin annesinin ismi Selda. Roman akışına göre tahmini olarak 1900´de doğmuş birine o dönemde Selda isminin verilmesi pek tutarlı gelmemekte. Yine ciddi hatalardan biri Fred Hoca bahsettiği eserin A4 boyutuna göre en fazla 160 sayfa tutacağını söylemekte. A4 tanımı !970´li yılların ortalarından sonra kullanıma girmiş. O dönemde kullanılacak bir kelime değildi. A4 yerine ´daktilo kağıdı´ kelimesi kullanılabilirdi.
Özellikle tarih hatalarının önemine rağmen yine de okunması gereken bir roman.
Kitaptan: *** İnsanın kendini bilmesi, insanlık tarihini, yani nereden geldiğini anlamasıyla başlar. Geldiği yeri bilmeyen, gitmesi gereken yeri de bilemez ve bilinmezlik içinde kaybolmuş biri, insan olamaz. (Sayfa, 22)
*** Gerçek Müslüman aklını kullanır. Bilgi toplamadan nasıl aklını kullanacaksın?! (Sayfa, 40)
*** Kendini tanıtmak uygarlığın ilk kuralıydı. (Sayfa, 41)
*** Bir çocuğun ilk öğrenmesi gereken şey düşünmek ve düşündüğünü söyleyebilmektir. Düşündüklerini söylemeye alışık olmayınca düşünmeyi de unutuyor insan. (Sayfa 65)
*** Sizin yönetiminiz çevresindekilerin cahilliğinden beslenir durur. Bilgiyi ortaya çıkarmaya çalışanlarla dalga geçmek atalarınızın keşfettiği bir yöntemdir. Pek de işe yarar, çünkü birini susturmanın en kısa yolu onu utandırmaktır. (Sayfa, 91)
*** İnsanlık en değerlilerini öldürerek ilerler. (Sayfa, 100)
*** Camide fazla konuşanlar ve meraklı olanlar hep dışlanırdı, sessizce dinlemek kabul görmenin en kolay yoluydu. Başını sallayıp onaylamak bazı yerlere kabul edilmek için sanki anahtardı. (Sayfa, 106)
*** Hayat bir savaştı, değerlerini koruma, sevdiklerini yaşatma, karakterine sahip çıkma savaşı. (Sayfa, 133)
*** Öğrenmek Müslümanlığın ana şartıydı. Müslüman öğrendiğinden değil, öğrenmediğinden korkmalıydı. (Sayfa, 153)
*** Cevapları muammalı sorularda karşısındakinin sorgulamasını kısıtlamak bir cehalet yöntemiydi. (Sayfa, 207)
*** Her şeyi Allah yarattıysa o zaman onun yarattığı cana biz nasıl değer biçeceğiz? (Sayfa, 207)
*** Ve kişinin kendine yaptığı en büyük yardım, başkasının ihtiyacı olan bir şeyi karşılamasında aracı olabilmekti, çünkü hayat farklı bedenlerde, farklı duygularla aksa da aslında tekti. (Sayfa, 239)
*** Kocalar tarafından alınan bir şeydi hâlâ kadınlar. (Sayfa, 250)
*** Kadının görev almadığı bir toplum köleliğe hizmetteydi. (Sayfa, 257)
*** Toplumları halk yapan şey ortak geçmişleridir. Ortak geçmişlerini yeniden yazabilirsen onları istediğin yere güdebilirsin. Eğer nerden geldiklerini bilmezlerse, gittikleri yerin daha iyi mi, kötü mü olduğunu ölçemezler. Ölçümün olmadığı yerde şikâyet olmaz. Sorumlu aranmaz. Güdersin. (Sayfa, 272)
*** Cihat´ı biz yarattık arkadaşım! Kuralları biz koyduk! İslam´a göre cihat, nefsin terbiyesi gibi bir şey demekti. İnsanın kendi kendiyle savaşı anlamına geliyordu. Budist saçmalıkları gibi bir şeydi. İslam´ı incelesen şaşarsın, sevgi, barış, nefis terbiyesinden hallice bir din. Sadece bir kelimenin anlamını değiştirdiğimizde çölde bela arayan yabanileri savaş makinesine çevirdik ve işte Thomas Edward Lawrence´ın dahiyane icadı, Ortadoğu´nun sihirli anahtarı Vahabizm böyle doğdu! Cihat için tek bir Hristiyan ölmedi bugüne dek ve göreceksin ölmeyecek! Birbirlerini yiyecekler bu Müslümanlar! (Sayfa, 356)
*** Allah´tan ödünç alınmış canı yağmaladığını fark etmeyen insanlık, aldığı her can ile Yaradan´a saldırıdaydı, çünkü can sadece Allah´ındı. (Sayfa, 551)
*** İnsan, kalbi elinde, kalbini verecek birini arayarak gezen tek varlık bu gezegende. (Sayfa, 572)
Arka Kapak:
Bedenimin içindeki canı gör, sadece etimi değil.
Gözlerimin içindeki hayatı gör, sadece bakışımı değil.
Hissettiklerimi gör, sadece tepkilerimi değil.
Beni gör.
Derinliğimden boğulmadan,
Sorularımda kaybolmadan,
Korkularında yok olmadan,
Gör beni.
Bir fısıltıya koydum kendimi.
Kalbine soruyorum yerimi:
Başarabilir misin beni görmeyi?
Cesaretin yeter mi?
Topla cesaretini ve gör beni.
Birileri bizden fırtına bekliyor, onlara gökkuşağı vermeye hazır mısınız?