Youtube Google+ Instagram Twitter Facebook

Bir İdam Mahkumunun Son Günü

Bir İdam Mahkumunun Son Günü

BİR İDAM MAHKUMUNUN SON GÜNÜ - Victor Hugo / Roman

Büyük yazarın idam cezasının vehameti hakkında manifesto gibi kaleme aldığı roman okunmaya ve zaman ayırmaya değer klasiklerden biri. Kitaplığınızda her zaman bulunması gerektiğine inanıyoruz.
javascript:ntrTemp(); ve javascript:ntrTemp(); linklerinde eser hakkında uzun yorumlar mevcut.
javascript:ntrTemp(); tıkladığınızda bu ölümsüz eseri radyo tiyatrosu formatında dinlemeyi tercih edebilirsiniz.

´´Cinayet suçu ile yargılanan mahkûm, mahkeme edildikten sonra idam cezası almıştır. Mahkeme, bu mahkûma beş hafta sonra idam kararı vermiştir. İlk sıralarda halen affedileceği umudunu da taşımakta, bu süre içinde bir af çıkabileceği veyahut ta idam cezasının hapis cezasına çevrilebileceği ihtimali içinde kendini oyalamaktadır.

Mahkûm idam kararı sonrasında tam beş hafta boyunca sürekli olarak ölümü düşünür. Daha ölüm gelmeden idam edilerek ölmek düşüncesi onu öldürmeye başlamıştır. Tüm ruhu daralmış, tüm ruhu iyice ölüm düşüncesine saplanmış, ölecek olmak korkusu benliğinin her noktasına işlemiştir. Yaşadığı her saniyede ölümü ile ilgili detayları kurgulamaktadır. Ölümünü bekleyen mahkûm ruhi olarak pek çok değişime nde uğramakta, hayata ve insanlığa karşı tüm duyguları da değişmektedir.

Nihayet idam günü gelmiş, oluşan değişimlerden idam edileceği günün geldiğini o da anlamıştır. Gardiyanlar mahkûmu almak üzere hücresine gelirler. Korkudan titremeye başlayan mahkûm arkasında bıraktığı kızı eşi ve annesini düşünür am en çok da kızını düşünüp çok üzülür Adam en çok kızını düşünmekte ve onun için üzülmektedir. Çünkü kızını son kez görmesi için onu yanına getirmişler ve küçük kız babasını tanıyamayarak ona “Bilmiyor musunuz bayım? Babam öldü.” Diye cevap vermiştir.
Mahkûm idam edileceği yere götürülmeden önce bir odada bekletilirken onun idamını izlemek için gelen kalabalığı görmüştür. “Ah! Sırtlan çığlıkları atan halk. Ondan kaçamayacağımı, kurtulmayacağımı, bağışlanmayacağımı kim biliyor? Beni bağışlamamaları olanaksız! Ah! Sefiller! Merdiveni çıkıyorlar galiba...”

Bu oda da idama götürtülmeden önce tutulan kişilerin duvarlara yazdığı yazıları dikkatle okur. Yazıları okudukça daha çok tedirgin olmuştur. Dışarıda toplanan halk ise idamı beklemekte kimleri bağırıp çağırıp ortalığı bir panayır yerine çevirmektedir. Pek çoğu idam sahnesini seyrederken alacağı zevki bir an önce duymak için sabırsızlık etmektedir. İnsanların bir idamı seyretmekten zevk alması ne kadar insanlık dışı bir şeydir.´´ (Turabi Teke isimli okurun kitap hakkında değerlendirmesi).

Kitaptan:**** Bağlayın ellerini, çırpınmasın ölüme giderken! Saçlarını da tıraş edin, kesilen kafası güzel görünsün! Gömleğinin boynunu kesmeyi unutmayın, bıçak güzelce koparsın kafasını!

Ha birde söyleyin dışarıdaki insanlara, az kaldı istedikleri vahşet gelmek üzere!
**** Merhamet diyorum, doğadaki tüm canlılarda sınırsızca bulunan merhamet neden biz insanoğlunda yok?

*** Merak ediyorum, giyotinle olmasa da insanların canını vahşice alan ve buna seyirci kalan milyonlar hala neden kana doymuyor?
**** Aman Tanrım! Gün batmadan öleceğim doğru mu? İdam edilecek kişinin ben olduğum doğru mu? Dışarıdan gelen o boğuk çığlıklar, şimdiden rıhtımlarda neşeyle toplanan o insan kalabalığı, kışlalarda hazırlanan o jandarmalar, siyah cübbeli o rahip, elleri kanlı o adamlar, bütün bunlar benim için mi? Demek burada kımıldayan, soluk alan, tıpkı herhangi bir masa gibi bu masanın yanında oturan, belki de başka bir yerde olması gereken, dokunan hisseden ve giysilerinde hala kıvrımlar oluşan ben öleceğim!
**** Ben arabaya binerken, gri gözlü, yaşlı bir kadın şöyle diyordu: “Bunu forsa gösterilerinden daha çok seviyorum.´´
Arka Kapak:
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü, dünya edebiyatının ölümsüzlerinden Victor Hugo´nun (1802-1885) yirmi altı yaşında yazdığı bir gençlik yapıtıdır. Victor Hugo´nun içerik olarak bu romandaki amacı çok yalın, çok açık: İdam cezasının hem trajik, hem de saçma yanını göstermek. Onun büyüklüğünde, onun dehasında bir yazar için böyle bir savı insani ve etik boyutlarıyla sergileyerek kanıtlamak hiç de güç değil. Ama bu romanın büyük önemi başka özelliklerinden kaynaklanıyor. Bu yapıt, birinci tekil kişi ben ile yazılan romanın ilk örneği. Daha önce böyle bir yöntem bilinmiyor. Demek ki bu özelliğiyle bir yol açıcı, bir öncü bu roman. Roman kahramanının da dediği gibi, bir tür zihinsel otopsi olan bu romanda, modern edebiyatın ilk iç monoloğu ile karşılaşıyoruz. Bir İdam Mahkûmunun Son Günü, bir yazınsal yenilik olan Samuel Beckett ve Georges Bataille´ı haber veriyor. Bu da romanın bir başka önemli özelliği. Bataille ve Beckett´i tanıdıktan sonra bu romanı daha iyi kavrıyoruz. İdam Mahkûmunun kendisine ironik bir gözle bir başkası olarak bakışı ise, Victor Hugo´nun Arthur Rimbaud´dan kırk yıl önce ´Ben Bir Başkasıdır´ düşüncesini yaşamış olduğunu gösteriyor.