DARAĞACINDA ÜÇ FİDAN - Nihat Behram / Biyografi
Her ülkenin efsane öyküleri vardır. "Üç Fidan" da bu toprakların bitmeyecek öyküsü. Siyasi görüşleriniz uymasa dahi bir mücadelenin nasıl olması gerektiğini, gerçekte arka planda olup bitenleri anlamak üzere okumalı. O gençlerin ölüm kararını verenlerin hemen hepsi yaşlandı ve bir çoğu toprak oldu gitti. Hiç birimiz onların kim olduğunu hatırlamıyoruz, hatta ilgilenmiyoruz bile. Lakin o üç fidan halen gencecik, dip diri bu topraklarda yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar, hem de hiç ölmemecesine.
javascript:ntrTemp(); veya javascript:ntrTemp(); linklerini tıklayarak yorumlara göz atabilirsiniz. trend.mynet.com/daragacinda-uc-fidan-hakkinda-10-ilginc-bilgi-1052077 burada "Dar Ağacında Üç Fidan " hakkında 10 ilginç dip not sizin de ilginizi çekebilir. Konu ilginizi çekiyorsa, üç gencin yaşadıklarından kesitler sunan "Oradaydım" www.youtube.com/watch belgeselini izlemeyi tercih edebilirsiniz.
www.facebook.com/Kitap-Okumak-%C4%B0ster-misin-327927040637181/ www.youtube.com/user/KitapOkumak/videos
Kitaptan: *** Merkez Cezaevi
Baba
Mektup elinize geçtiği zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin desem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum, insanlar doğar, yaşar, ölürler, önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum, ve kaldı ki, benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benimde etmeyeceğimden şüphen olmasın, oğlun ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu, seninle düşüncelerimiz ayrı, ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil, Türkiye´de yaşayan Türk ve Kürt halklarının da anlayacağını inanıyorum. Cenaze için avukatlarıma gerekli talimatları verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara´ da1969´ da ölen arkadaşım Taylan Özgür´ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul´a götürmeye kalkma, annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum, kendisine özellikle tembih et, onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım.
Oğlun Deniz GEZMİŞ...
*** Mayıs´ın 6´sıydı. Şafak sökmeden, gerilemeden karanlık, gün yükselmeden, darağacına çıkacaktı Deniz,Hüseyin, Yusuf. Görevliler doldurmuştu her yanı. Sanki bir şeylerden bir şeyleri kaçırıyorlardı.Telaş içindeydiler.
*** İşkence acıları unutulur, onurlu ve dik yaşamak iz bırakır hayatta...
*** İnfaz haberi veren spikerin, "Haberi okurken sesi titredi" diye işten uzaklaştırılması, dönemin baskı ve sansürünün boyutları hakkında fikir verir.
*** Beleşçiliğe, vurguna, soyguna, talana alışmış, uyanışı ve uyanışa ön ayak olanları ağır saldırılara uğratmak, elden gelirse yok etmek baş çaredir.
*** Sen bağrımı amansızca zorlayan siyahlık
Unutma
Öldürmekten daha kuvvetlidir ölebilmek
Nihat Behram
*** ... Kağıt bir gemidir devrim
bütün gemiler
hurdaya çıksa da sonunda
taşıdığı özgürlük şiiriyle
batmadan yüzer nicedir
dünya sularında
Kim bilir kaç yunus görmüş
kaç DENİZ GEZMİŞ...
(Sunay Akın)
Arka Kapaktan: "Biz şahsi hiçbir çıkar gözetmeden, halkımızın bağımsızlığı ve mutluluğu için savaştık!"
1968´ler. Yazılı tarihin en barbar asrının en umutlu, en ışıklı, en cesur günleriydi. Coşkun bir devrimci dalganın bütün dünyayı sarstığı, onlarca ülkede milyonlarca insanın ayağa kalkarak, "Gerçekçi ol, imkansızı iste," diye haykırdığı günlerdi...
Böyle bir dünyada, Denizler de özgürlük bayrağını Türkiye´de yükseklere taşıdılar. ABD´ye, NATO´ya, yurtlarını yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekmek isteyenlere en iyi cevabı eylemleriyle, yürüyüşleriyle, cesaretleriyle verdiler.
Ve egemenler, bu özgürlük kabarışının intikamını 12 Mart karanlığında üç gençten çıkarmak istediler. Somut hiçbir yasal dayanak olmadan Deniz´i, Yusuf´u, Hüseyin´i ve nice arkadaşlarını idamla yargılayıp, "Asalım, asalım!" çığlıklarıyla darağacına göndererek özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini boğmaya çalıştılar...
İşte Nihat Behram, o günlerin ölüm karanlığını sivil tarihçiliğimize belgesel bir katkı olan bu kitabıyla yırtmıştır. Denizler´in asılmadan önceki son sözlerinin de ilk kez açıklandığı, yayımlanır yayımlanmaz yasaklanan ve ancak yirmi iki yıl sonra aklanan Darağacında Üç Fidan, içten sesi, ince duyarlılığı ve ödünsüz tavrıyla, bütün iktidarların geçici olduğunu, milyonların kalbinde yaşayacak olanların daima özgürlük savaşçıları olduğunu göstermiştir...
Baskı altında geçen yirmi iki yılın ardından, yirmi ikinci basımıyla Darağacında Üç Fidan´ı sunarken, bugün koyu bir karanlığın ve ahlaksızlığın içine itilmek istenen yurdumuzda, gözlerimizde hala bir umut ışığı, darağaçlarında "solmayan" üç fidanın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz...
Bu kitap için daha önce yorum veya alıntı yapılmadı.
Yorum yapabilmek veya alıntı yayınlayabilmek için üye olmanız veya üye girişi yapmanız gerekmektedir.
Bu kitabı sistemimizden emanet olarak alıp okuyan bir üyemiz yok.