Youtube Google+ Instagram Twitter Facebook

Satranç

Satranç

SATRANÇ - Stefan Zweig / ÖYKÜ

Usta yazar ve usta bir eser. Elinizden bırakamadan okuyacağınız sıra dışı bir öykü. Tabii temelde Nasyonel Sosyalizmin dünyaya çektirdiği ıstıraplar var ancak bu konu ön plana çıkmadan okuyucuya ben burdayım diyor. Okunması gereken ve rafta kendine yer bulacak klasik eserlerden biri.javascript:ntrTemp(); veya javascript:ntrTemp(); adreslerini ziyaret ettiğinizde Satranç üzerine çok daha detaylı değerlendirmeler bulabileceksiniz.

´´Satrançı nasıl bilirsiniz?

64 karelik bir oyun, birkaç şekillendirilmiş ağaç veya taş parçacıkları mı?

Zweig´in Nazi dönemi Gestapo gözetiminde aylarca yargılandığı anları bir satranç oyunuyla harmanlayıp, yaşadığı ruhsal gerilime biz okurlarını da kattığı son bir veda diyebiliriz bu kitap için..
Bir odaya ve hiçsizliğe kapatılmışken bir paltonun iç cebinde bulunan küçük bir kitapçığın ne kadar yararlı olabileceğini anlatan bir eser bana göre..

Bir zihnin neler yapabileceğinin kanıtı olarak görüyorum bu kitabı..
64 Kareyi yatak örtüsünden yapıp taşları da ekmek parçalarıyla, üstelik siyah taşları toza bulayarak oluşturmak bir zihnin neler yapabileceğinin bir kanıtı değil de nedir?
Siyah beyaz kareler üzerinde tüm benliğinizi ikiye bölüp birbiriyle savaştığını, aynı anda siyaha ve beyaza hükmetmenin olasılıklarını bir düşünün.

Zweig´in şimdiye kadar okuduğum en iyi kitabıydı Satranç..İlginçtir ilk defa ölüm ve intihar eylemi işlenmemiş bu kitabında ne acıdır ki intiharından önce yazdığı son kitabı bu olmuş.

83 sayfalık kısacık bir kitap ama inanın o kalın kitaplardan daha dolu, tavsiye ediyorum. ´´

(Çiçek Ünlü isimli okurun Satranç´ı okuduktan sonra paylaştığı yorumu.)

Kitaptan: *** Ama satranca sadece bir oyun demekle haksız bir kısıtlama yapmıyor mu insan? Aynı zamanda bilim, sanat değil mi? Yerle gök arasında süzülen Muhammed´in tabutu gibi iki kategori arasından gidip gelmiyor mu? Tüm karşıt çitlerin tek seferlik birleşimi değil mi, çok eski ama yine de her zaman yeni? Düzeneğinde mekanik ama yine de hayal gücü ile etkili, geometrik olarak bir alan ile sınırlı ama yine de birleşimleri ile sınırsız, kendisini sürekli yenileyen ama yine de kısır, hiçbir sonuca ulaşmayan bir düşünce, hiçbir şeyin hesabını yapmayan bir denklem. Esersiz bir sanat, maddesi olmayan bir mimari ve yine de varlığının tüm kitaplardan ve eserlerden daha dayanıklı olduğu ispat edilen bir olgu.

*** Bize hiçbir şey yapmadılar. Bizi tamamen hakim olan bir hiçliğe bıraktılar, çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey bir insana hiçlik kadar baskı yapamaz.

*** Bunun adı, düşünebilecek en ustaca izolasyonu sağlamak. Bize hiçbir şey yapmadılar sadece bizi en mutlak anlamda hiçliğin içerisine yerleştirdiler, bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.

*** Düşüncelerim bitmiyordu, yalnızlığın vermiş olduğu sinsi işkencesi sayesinde.

*** Kadın bana gülümsedi – bu dünyada hâlâ içtenlikle gülümseyebilen insanlar kalmıştı.

*** Kumaş üzerinden de olsa kitaba parmaklarım ile dokunma düşüncesi bile, parmaklarımdaki sinirleri tırnaklarıma kadar yakmaya yetiyordu. İçimde bir şey haklı çıkmak istiyordu ve içimde sadece diğer benden başka savaşabileceğim bir şey yoktu. Oyun sevinci oyun hevesine dönüşmüştü, oyun hevesi oyun baskısına, tutkuya, yalnızca uyanık olduğum saatleri ele geçirmekle kalmayıp yavaş yavaş uykuma da sızan tutkulu bir öfkeye dönüştü.

*** Görünen o ki insan beyninde istenmeyen hatıraları gün yüzüne çıkarmayı engelleyen mekanizmalar var.

Arka Kapaktan :

Stefan Zweig´ın 1942´de ölümünden birkaç ay önce tamamladığı uzun ve sarsıcı öyküsü Satranç´ı bir solukta okunan kitaplardan…

New York´tan Buenos Aires´e giden bir yolcu gemisinde yolcular arasında bulunan bir milyoner, dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic´e, ücreti karşılığında, bir parti satranç oynamayı teklif eder. İkisinin oyununu izleyen Avusturyalı bir göçmen, Dr. B., oyun sırasında kendini tutamayıp onlara karışınca şampiyonla karşılaşması önerilir kendisine. Gestapo tarafından bir otel odasına kapatılan ve uzunca bir süreyi bu odada, tek başına ve oyalanarak hiçbir şeyi olmadan geçiren, yalnızca sorgulama için odadan çıkarılan Dr. B., bir gün rastlantıyla eline geçirdiği bir satranç kitabı sayesinde bu oyunun inceliklerini öğrenmiştir. Satranç tahtası ve taşları olmamasına rağmen, önce ekmekten yaptığı satranç taşlarıyla sonra da tümüyle zihninden oynayarak kuramsal bir satranç ustası olup çıkar. Ancak bu tutkusu yüzünden sinir krizine, beyin ateşine yakalanır. Tedavi olur, arkasından da serbest bırakılır. Yirmi yıldır eline satranç taşı almamış olsa da, Dr. B., gemide satranç şampiyonuyla oynadığı oyunu inanılmaz bir biçimde kazanır. Kendini olayın heyecanına kaptırarak maçın rövanşını oynamayı isteyince şaşırtıcı bir son bekler onu. Stefan Zweig´ın büyük bir ustalıkla kaleme aldığı kısa, ama yoğun romanı, ´Satranç´, gerilimli kurgusu, kahramanının ruhsal gelgitlerinin incelikle işlendiği dokusuyla bir solukta okunuyor.