Youtube Google+ Instagram Twitter Facebook

Kırık Kanatlar

Kırık Kanatlar

KIRIK KANATLAR - Halil Cibran / ÖYKÜ - Felsefe

Söylenecek çok şey yok. Cibran ve eserleri nasıl anlatılabilir ki? Okumanızı ve bu usta kalemle tanışmanızı öneriyoruz.

Arka kapak::

Kırık Kanatlar

Kırık Kanatlar, acımasız toplum yapısının kıskaca aldığı bir aşkın öyküsünü anlatıyor. Kahramanları arasında kafese kısılmış kanatları kırık bir kuş olarak tanımlanan Doğulu kadın, avını onlarca koluyla kıskıvrak yakalayıp onlarca ağzıyla onun kanını emen bir piskopos var. 20. yüzyıl başlarında Ortadoğu toplumunda ailesinin serveti yüzünden felakete sürüklenen genç bir kız ve aşkın inanılmaz gücü Sınırlı aşk sevgiliyi sahiplenmeyi, sınırsız olanı sadece kendini ister. Bu uzun öykü, aşkın mutluluğa ulaşması için gösterilmesi gereken amansız çabayla, bu çabanın aşıkların kişiliğini tüketmemesi için gösterilmesi gereken dikkatli özen arasındaki dengeyi anlatılıyor.

Ruhun güçlüklere göğüs gererek acı çekmesi sakin bir köşeye çekilerek güven içinde oturmasından iyidir, diyen Cibran, aşka rağmen dürüst ve prensip sahibi kalabilmenin gerçek aşkın bir parçası olduğunu vurguluyor.
Halil Cibranın geleneksel Ortadoğu edebiyatının retorik süslemelerinden uzak, lirik ve dinamik stilini ve bilgelik felsefesini çok güzel yansıtan bu ilk dönem öyküsü, 1923te başyapıtı Ermiş yayınlanmadan çok önce Amerikan edebiyat çevrelerini ve Göç edebiyatı yazarlarını derinden etkilemiştir.

Kırık Kanatları okurken gözyaşları arasında gülümseyecek, acıyla iç içe mutlu olacak ve felaketler karşısında yürekten kopan gerçek bir yakarış hissi duyacaksınız.

Bana mutluluktan söz etme; anısı beni mutsuz ediyor.

Bana huzurdan söz etme; gölgesi beni korkutuyor;

ama bak bana, sana, Cennet´in kalbimin külleri içinde yaktığı mübarek feneri göstereceğim;

seni bir annenin yegane bir çocuğunu sevdiği gibi sevdiğimi biliyorsun.

Aşk seni kendimden dahi korumayı öğretti bana.

Beni, seninle birlikte uzak diyarlara gitmekten alıkoyan şey, ateşle temizlenmiş o Aşk´tır.

Aşk, senin özgürce ve erdemli bir şekilde yaşamana imkan vermek için içimdeki arzuyu öldürüyor.

Sınırlı aşk, sevdiğini sahiplenmek, sınırsız aşk ise sadece kendini ister.

Gençliğin saflığı ve uyanışı arasına düşen aşk kendini sahiplenme ile tatmin eder ve sarılmalarla büyür.

Ama gök kubbenin kucağında doğan ve gecenin sırlarıyla inen aşk, edebiyat ve ölümsüzlükten başka hiçbir şeyle huzurlu olamaz;

İlahi varlık dışında hiçbir şeyin önünde hürmetle eğilemez.

Yalnızlığın yumuşak, ipeksi elleri vardır, buna rağmen güçlü parmaklarıyla kalbi kavrar ve canını hüzünle ağrıtır.

Yalnızlık, ruhani yücelmenin olduğu kadar, hüznün de yandaşıdır.´

Bu kitap için daha önce yorum veya alıntı yapılmadı.
Yorum yapabilmek veya alıntı yayınlayabilmek için üye olmanız veya üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Bu kitabı sistemimizden emanet olarak alıp okuyan bir üyemiz yok.