bu bölümde Rubaiyat in yazılışı anlatılmakta. Rubaiyat 1072 yılında yazılmaya başlanmış. Ömer Hayyam 24 yaşındaymış yazmaya başladığında. Ömer Hayyam kim mi? Fedailerin kalesi Alamutta Nizam-ül Mülk, Hasan Sabbah ve Ömer Hayyam üçü canciğer arkadaş olarak tanıtılıyor ama bu kitapta gördüm ki üçü hiç aynı dönemde aynı yerde hiç bulunmamış yalnız bir yerde üçü bir arada diye anlatılıyor, o da Hasan Sabbah suçlu bulunuyor, ölümüne karar veriliyor fakat Ömer Hayyam karşı çıkıyor, öldürmüyor ama sonradan pişmanlık duyuyor. Sonrası mı?İkinci bölüm haşhaşiler cenneti; Alamut kalesi yeniden inşaa edilmiş, fedailer yetiştirilmiş, öl dendiği zaman ölen fedailerden bir tarikat oluşturmuşlardır.
Üçüncü bölüm bininci yılın sonu; 1000 li yılların sonunda İran denizde bir ayaklanma çıkar bu bir anayasa ayaklanmasıdır. Anayasa taraftarı Ademoğullarıdır ve bir süre başarılı olurlar.
Dördüncü bölüm denizde bir şair; bu bölümde Titanic imal edilmiş prenses Şirinle Benjamin Lesangle evlenmiş balayına gitmek için Titanic e binerler. Ömer Hayyam´ın rubaiside yanlarındadır her gün onu kasaya koyarlar bakarlar okurlar tekrar kasaya koyarlar. Fakat günlerden birgün Titanic batar ve rubai ortadan yok olur. Acaba sonradan bulundu mu?´´ (Nezaket Topal isimli okur yorumu)
Kitaptan: *** Her düşündüğünü ifade edebileceğin gün, senin torunlarının torunları bile ihtiyarlamış olacak. Şimdi sır ve korku devrindeyiz, iki yüzün olmalı; birini kalabalığa göstermeli, ötekini kendine ve Yaratıcı’na saklamalısın. Gözlerini, kulaklarını ve dilini korumak istiyorsan, gözlerin, kulakların ve bir dilin olduğunu unut…
***. Ben, mahşer gününün dehşetinden başka iman, secdeden başka namaz tanımayanlardan değilim. Ben nasıl mı namaz kılarım? Bir gülü seyrederim, yıldızları sayarım, yaratılışın güzelliği, onun düzenindeki kusursuzluk karşısında büyülenirim, Rabbim’in en güzel eseri olan insanın, onun bilgiye aç beyninin, gönlünün uyanmış veya tatmin edilmiş tüm duyularının karşısında hayranlığa kapılırım…
*** Hiçbir şeye şaşırma, hakikatin de insanların da iki yüzü vardır.
*** Ve şimdi bakışlarını Semerkant üzerinde gezdir! O yeryüzünün kraliçesi değil mi? Tüm kentlerin kaderini ellerinde tutmuyor mu?
*** Zamanın iki yüzü var. İki boyutu...
Uzunluğunu güneşin seyri belirliyor.
Derinliğini ise tutkular...
***Beni dünyaya getirenin günahını çekiyorum, ben bu acıyı kimseye çektirmeyeceğim.
***Şimdi sır ve korku devrindeyiz. Iki yüzün olmalı, birini kalabalığa göstermeli, ötekini kendine ve Yaratıcı´na saklamalısın. Gözlerini, kulaklarını ve dilini korumak istiyorsan; gözlerin, kulakların ve dilin olduğunu unut.
Arka Kapak:
"Titanic´te Rubaiyat! Doğu´nun çiçeği Batı´nın çiçekliğinde! Ey Hayyam! Yaşadığımız şu güzel anı görebilseydim!" Amin Maalouf, "Afrikalı Leo"dan (YKY, 1993) sonra bu kez Doğu´ya, İran´a bakıyor. Ömer Hayyam´ın Rubaiyat´ının çevresinde dönen içiçe iki öykü... 1072 yılında, Hayyam´ın Semerkant´ında başlayan ve 1912´de Atlantik´te bit(mey)en bir serüven... Bir elyazmasının yazılışının ve yüzlerce yıl sonra okunurken onun ve İran´ın tarihinin de okunuşunun öyküsü / tarihi...