Youtube Google+ Instagram Twitter Facebook

Ankara

Ankara

ANKARA - Yakup Kadri Karaosmanoğlu / Roman

Kurtuluş Savaşı yılları boyunca ve sonrasında Ankara şehrinin ve içinde yaşayanların geçirdiği değişimi, düştükleri hataları akıcı üslubu ile kağıda dökmüş usta yazar. Bir dönem öyküsü ve yeni kurulan ülkenin/devrimlerin yaşadığı güçlükleri fark etmek, hatırlamak adına zaman ayırmaya değecek bir Türk klasiği.
javascript:ntrTemp(); ve javascript:ntrTemp(); linklerinde eserin özetini ve okur yorumlarını bulabilirsiniz.

Kitaptan: *** Büyük Kavga´da cephe gerisini tutanlardan birçoklarının, yalnız Ankara´da değil, memleketin her bucağında böyle hiç yoktan servet ve samana konuverişleri en tabii hadiselerden biri halini almıştır. (Sayfa,  28)
*** Her taraf bir yangın ertesinin veya bir talan sonunun manzarasını gösteriyordu. Hangi dükkanda neye el atsalar karmakarışık bir hırdavat yığınından başka bir şey bulmanın imkanı yoktu. (Sayfa, 33)
*** "Vay insafsız herif, vay..." diye söyleniyordu. "Kadın dövmek, kadın dövmek... işte, bu aklımın alacağı bir şey değildir. İçimden ne geliyor, bilir misiniz? Şimdi, bizim neferi çağırmak, bu adamı bir ağaca bağlayıp kalın bir sopa ile canını çıkarıncaya kadar pataklamak..."
Kadınlar, bu dayaktan o kadar şikayetçi değildirler. Haftada en az bir defa bu rejime tabidirler. Artık alışmış olacaklar. (Sayfa, 71)
*** Buraların da bir dili vardır ama biz anlamıyoruz. Ömrünüzde bir kere olsun, halis Anadolu türkülerini candan dinlediğiniz oldu mu? Bu kısır derenin, şu cılız ağaçların ve bunların ardındaki taşlık dikenlik tepelerin bütün sıtması onlardadır ve bütün ihtirası...(Sayfa, 79)
*** Çalışmak, çalışmak. Bir şeye yaramak, bir şeye yaradığını hissetmek, işte, yaşamanın yegâne manası. (Sayfa, 87)
*** Bütün gayretlerine rağmen bir türlü kaynaşamadığı bu monden hayatı gittikçe bir türlü kaynaşamadığı bu monden hayatı gittikçe daha ziyade yadırgıyor ve bu yadırganlığı, ond, bu hayatta muvaffak olmuşlara karşı bir kin ve düşmanlık ieklinde tezahür ediyordu. (Sayfa, 116)
*** Selma Hanım, ne derece az liyakatlı kimselerin, bu devrin nimetlerinden ne kadar kabaca istifade etmekte olduklarını yakından görebilecek bir durumda idi. (Sayfa, 122)
*** Bu kadar iviçaçlı /eğri büğrü, engebeli) bir cemiyet içinde doğru yolu nasıl bulmalı? Bu mevlüde gidenler mi haklıdır, o salonda dans edenler mi? Doğrusu, Neşet Sabit, kendisini ne onlardan ne bunlardan addedebiliyordu. Onun milli idealine göre vücut bulması lazım gelen yeni Türk cemiyetinin üslubu ne bu kerpiç duvarlar arasında bir örümcek gibi yaşayanlardan ne de iğreti bir dekor içinde kurulmuş kuklalar gibi zıplayanlardan örnek alabilirdi.
*** Efendiler, Garpçılık bu demek değildir. Garpçılığı bir eğlence tarzı telakki etmeyiniz. Garpçılık her şeyden evvel bir yapma, yaratma, kurma, iletme ve işletme gücüdür. (Sayfa, 144)
*** Çalışmak, çalışmak. Bir şeye yaramak, bir şeye yarar ve lazım olduğunu hissetmek. İşte, yaşamanın manası... (Sayfa, 151)
*** “Hayatımı kazanmak için değil, fakat bir şeye yaramak için. Bizi, yalnız süsleyip dans ettirmek için mi açtınız? Yalnız buna yarıyan bir kadın hürriyetinin ne kıymeti var?” dedi.
Hakkı Bey, onunla bir çocuk gibi alay etti: “Geriye alırsak kıymetini o vakit anlarsınız.” (Sayfa, 152)
*** Kadının hürriyeti demek, hiçbir hususta erkeğine muhtaç olmaması, ondan bir şey beklememes, ona tabii bulunmaması idi. (Sayfa,153)
*** "Bütün lüksünüz, bütün danslarınız, çaylarınız, kahkahalarınız ruhunuzun sefaletini örtemiyor." dedi. "Bazı siz gülerken, ben, hıçkırdığınızı hissediyorum." (Sayfa, 156)
*** Ben bize verdiğiniz ´courtisane´ (dalkavuk, saray soylusu) hürriyetini istemiyorum. Ben erkeklerle her hususta eşitliği talep ediyorum. (Sayfa, 157)
*** Demokrasilerde yukardan aşağı doğru inmek yoktur. Hep aşağıdan yukarıya doğru çıkmak vardır. Bunun aksi ancak bir katastrofu ifade eder. (Sayfa, 167)
*** Ona göre, sevgi öncesizdi, sevgi sonrasızdı. (Sayfa, 184)
*** Emin ol ki, dağınık ve kasvetli bir cemiyet içinde aşktan bile medet umamayız. Öyle bir cemiyette aşk bile soysuzlaşır, bir karasevda halini alır. (Sayfa,188)
***  Kader ve kaza, baht, tesadüf kelimleri artık cin ve peri masallarındaki tabirler gibi  muayyen bir şey ifade etmeyen mecazi lûgatlar sırasına gircektir. Çünkü, insan kendi alınyazısını yazacak ve kaza, kader insanın kendi arzusu, kendi iradesi olacaktır. (Sayfa, 191)
*** Hep geçmişteki hizmetleri ve muvaffakiyetleriyle öğünerek halk üzerinde bir üstünlük hakkı kazanmak isterler. İkide bir ´Biz, inkılâba hizmet etmedik mi?´ derler. Fakat ´Şimdi etmiyorsunuz´ sözü karşısında ne diyeceklerini şaşırırlar. (Sayfa, 200)
*** Her yaşın kendine mahsus bir güzelliği, bir tadı vardı. Hüner, yaşanılan anın içinden bunun esrarengiz usaresini bulup çıkarmaktır. (Sayfa, 208)

Arka Kapaktan: 
Millî Mücadele yıllarında hiçbir çıkar gözetmeksizin yurtları için çalışan bazı subayların ve politikacıların zaferden sonra “sermaye çevreleriyle ilişkileri” ya da “arsa spekülasyonu”, “taahhüt işi” gibi girişimlerle zenginleşmeleri, “inkılap”a boşvermeleri. Romanın kadın kahramanı Selma’nın yaşamı izlenerek Millî Mücadele inancının ateşli dönemleri ve sonrası anlatılıyor.
Yirminci yüzyılın ilk yarısında büyük bir üretkenlikle dergilere yazdığı şiir, öykü, makale ve eleştri türü yazılarla Türk edebiyatı sahnesine adımını atan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, romanları, hikayeleri, denemeleri, oyunları ve anılarıyla, en önemli edebiyatçılarımız arasında yer alır. Üslup özellikleri bakımından Yakup Kadri´nin 1910´dan 1974´e dek verdiği eserler Türkçe´nin geçirdiği bütün evreleri yansıtır. Eserlerinin konu ve fikir zenginliği de dil özelliklerinin çeşitliliğinden aşağı kalmaz. Yakup Kadri´nin Fransız edebiyatı etkisinde başlayan yazarlığı, 1920´lerden sonra özgün bir sese kavuşarak siyasi ve sosyolojik konulara, tarihe, dönem çatışmalarına ve birey psikolojisi irdelemelerine yönelir. Fecr-i Ati´den yetişmiş ama bunu izleyen elli yıl boyunca toplumsal koşullar, tarihi süreçler ve bireysel portreleri romanın dokusuna işlemek için roman tekniğiyle de boğuşmuş bir yazar olan Karaosmanoğlu´nun eserleri, hala tüketilmemiş ayrıntılarının tartışılıp incelenmesi gereken zengin bir "panoroma"dır.

Bu kitap için daha önce yorum veya alıntı yapılmadı.
Yorum yapabilmek veya alıntı yayınlayabilmek için üye olmanız veya üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Bu kitabı sistemimizden emanet olarak alıp okuyan bir üyemiz yok.